Ortaköy ve Büyük Mecidiye Cami
Ortaköy
,Avrupa yakasında Beşiktaş
ilçesine bağlı İstanbul’un vazgeçilmez
semtlerinden
biridir. Deniz kenarında oturup, gemileri, vapurları seyretmek hatta atlayıp ,boğaz turu
yapmak ...
Kafelerinde
oturmak, meydanda güvercinlere yem atmak, takıcıların
tezgahlarını
gezmek…
Çoğumuzun aklına da Ortaköy denince kumpirci ve midyecilerin ana girişte
yer
aldığı mekan gelir. Şimdilerde midyeci ve kokoreççiler oradan çıkmış, caddenin diğer tarafında yer almaya başlamış.
Biraz da kullanıcıları değişmeye başlamış olsa da Ortaköy, hala bana göre
boğazın
kenarındaki incilerden biridir.Ortaköy’le bütünleşmiş ,adeta simgesi olarak benimsenmiş bir yer var ki ,o da
Ortaköy
Cami olarak bildiğimiz 'Büyük Mecidiye Cami' ‘dir.
Hepimizin bildiği , Boğaz Köprüsü ‘nden (15
Temmuz Şehitler Köprüsü ) geçerken gördüğümüz narin bir estetiğe sahip olan cami.
Biliriz,
görürüz de ; hakkında ne kadar bilgiye sahibiz ? ben bu konuda kendimi biraz
eksik buldum. Başladım okumaya, araştırmaya . Sonra tekrar gittim ziyaretine.
Hakkında
ilk yeni öğrendiğim bilgi ; Sultan Ahmed Cami ‘den sonra en çok eksik buldum. Başladım okumaya, araştırmaya . Sonra tekrar gittim ziyaretine.
fotoğraflanan
cami olduğu oldu.
Belki
okurken siz de aynı şeyi düşündünüz ; neden Sultan Ahmed Cami’den sonra ve ikinci sırada olduğunu (işte yeni bir mekana olan ilgiye sebebiyet).
Kuşkusuz , burada tüm dünyanın gözbebeği olan Ayasofya’yla karşılıklı olması
buna
en büyük etkendir, Sultan Ahmed Cami ‘nin en çok fotoğrafı çekilen cami
ünvanını
alması. Daha önceki 'Ayasofya ' paylaşımımda bahsettiğim gibi, Ayasofya dünyada en çok ziyaret edilen müzelerden biri olunca, bilmeyen bile haberdar oluyor
Sultan Ahmed Meydanı'ndaki Sultan Ahmed Cami 'den.
O , daha sonraki yazı başlığımız olacağından tekrar dönüyorum Ortaköy 'e.
O , daha sonraki yazı başlığımız olacağından tekrar dönüyorum Ortaköy 'e.
Cami 'nin basamaklarından Ortaköy e bakış
En eski kaynak 9.yüzyıla dayanıyor. Fakat çok fazla bir bilgi yok.
Bu dönemde Bizans İmparatoru , boğazın en güzel
yerlerinden biri olduğundan
ötürü Damianu
Sarayı’nı yaptırmış bu bölgeye. O dönemlerde
ismi ;
'Arkheon 'diğer adı da daha çok Rumlar’ın kullandığı tabirle ;' Mesa Hora'.
Bir dönemde de ,bölgede var
olan manastırın ismi 'Aya Fokas' adıyla da anılmış
Ortaköy.
Sahil eskiden bir balıkçı köyünü andırıyormuş.
1800' lerde kayık ve kürek yapımıyla uğraşan atölyeler ile doluymuş, daha sonra demircilik işlerine dönmüş,
Sonra da bildiğimiz çay bahçeleri oluşmaya başlamış.
(görsel alıntıdır .fotoğraflayan isme rastlayamadım)
Sahil eskiden bir balıkçı köyünü andırıyormuş.
1800' lerde kayık ve kürek yapımıyla uğraşan atölyeler ile doluymuş, daha sonra demircilik işlerine dönmüş,
Sonra da bildiğimiz çay bahçeleri oluşmaya başlamış.
(görsel alıntıdır .fotoğraflayan isme rastlayamadım)
1721 yılında, devletin ileri gelenlerinden Mahmud Ağa bir mescid
yaptırmış burada . Patrona Halil İsyanı ‘nda ,1730 yılında bina tamamen yıkılmış.
yaptırmış burada . Patrona Halil İsyanı ‘nda ,1730 yılında bina tamamen yıkılmış.
Sanata ve mimariye verdiği önemle de tanıdığımız, Sultan
Abdülmecid 123 yıl sonra
buraya, aynı yere bir cami yapılması için mimar Nigagos Balyan ‘ı
görevlendirmiş.
buraya, aynı yere bir cami yapılması için mimar Nigagos Balyan ‘ı
görevlendirmiş.
Osmanlı
İmparatorluğu ‘nun eski gücünü yitirmeye başlamış olduğu dönemlerde,
1853 yılında yapılmış Büyük Mecidiye Cami .
Sultan Abdülmecid tarafından yaptırıldığı için de Büyük Mecidiye Cami adını almış.
Neo-Barok eserlere iyi bir örnek olan camide,(bu türün bilinen özelliği olan) geniş ve
yüksek pencereler, denizden yansıyan ışıkların değişkenliğini , mekanın içine taşıyacak
yüksek pencereler, denizden yansıyan ışıkların değişkenliğini , mekanın içine taşıyacak
biçimde tasarlanmış. Ayrıca yine bu geniş ve yüksek pencereleriyle boğazın
manzarasını içeriye buyur etmekte . Dört cephesi de ışığı alabilecek şekilde pencerelere
sahip.
sahip.
Caminin en ilgi çekici kısımları arasında Abdülmecid’in kubbeye
hat sanatıyla yazdığı
Allah, Muhammed ve halifelerin isimleri.
Modern ve geç dönem
Osmanlı mimarisinin özelliklerini de taşıyan cami, 19 yy.
sultan camilerinin
tümünde olduğu gibi iki bölümden ; asıl ibadet
mekanı olan harim
bölümü ve girişin önünde yer alan hünkar kasrından oluşmakta.
Pencereleri kadar etkilendiğim diğer bir güzelliği de kubbesi.
Süslemelerinde beyaz mermer, mozaik ve kesme taş kullanılan camiye, bir saraya
girer gibi merdivenlerle ulaşıyoruz.
Giriş kapısının üzerinde Sultan Abdülmecid 'in tuğrası var.
Tarihinde pek çok yangın ,deprem atlatan yapıya birkaç kez
restorasyon ve
güçlendirme işlemleri yapılmış ve en son 2011-2014 yıllarında vakıflar genel
müdürlüğünce yapılan restorasyon çalışmalarıyla ibadete açılmış.
Caminin bütününde yere serilen, duvardan duvara gri halıyı mekana yakıştıramadım.
Hatta camilere
girişte ayakkabı çıkarılmasını gerektiğini bilmeme rağmen,
antreye giriş etkisi
yarattı bende ve ayakkabılı giriş yaptım. Benden sonra giren birisi
tarafından ,yabancı dilde uyarılınca anladım ki bu
halı karşılama niyetiyle
serilmemiş. Uzun uzadıya açıklama yapmak yerine turist modunda ayakkabımı
çıkardım.
Pek çok otel ve benzeri yerler için özel dokunan halıların , böyle bir eser için de
orjinaline en yakın haliyle dokunulmus olmasi gerekirdi .
Ruhsuz veözensiz kalmış.
orjinaline en yakın haliyle dokunulmus olmasi gerekirdi .
Ruhsuz veözensiz kalmış.
Ana bölümdeki tavan aydınlatmalarının ihtişamlığının aksine, giriş bölümündeki
aydınlatma elemanlarının sadeliği de bana göre, mekanla örtüşmemiş.
Her şeye rağmen, tarihi geçmişi olan güzel bir yapıya sahip olabilmenin keyfiyle
ayrılıyorum camiden .
Böylesine güzel bir eser yaptırtan Sultan Abdülmecid’den sonra tahtta çıkan
Sultan Abdülaziz'in namaz kıldığı son cami olduğunu bilgisini de ekleyeyim. Bu
camiden ayrıldıktan üç gün sonra tahtta indirilir ve akabinde bir cinayete kurban
gider.
ayrılıyorum camiden .
Böylesine güzel bir eser yaptırtan Sultan Abdülmecid’den sonra tahtta çıkan
Sultan Abdülaziz'in namaz kıldığı son cami olduğunu bilgisini de ekleyeyim. Bu
camiden ayrıldıktan üç gün sonra tahtta indirilir ve akabinde bir cinayete kurban
gider.
cami-kilise-sinagog bulunuyor.Bu da benzeri az görülen bir üçleme.
ve inança sahip olan olan ; Türk, Rum, Ermeni ve Yahudi topluluklarının ,tüm
bu farklılıklarına rağmen , bir arada dostluk içinde yaşayabilmiş olmasıdır.
Ortaköy'ün tarihinden gelen en önemli özelliklerinden
biri de , farklı kültür
ve inança sahip olan olan ; Türk, Rum, Ermeni ve Yahudi topluluklarının ,tüm
bu farklılıklarına rağmen , bir arada dostluk içinde yaşayabilmiş olmasıdır.
Sevgiyle kalın.
Yasemin Okutan Boyar
Tüm fotoğraflar tarafıma aittir.
Kaynakca ;
istanbuldakicamiler.com
dunyabulteni.net



















Hiç yorum yok:
Yorum Gönder