20 Ocak 2018 Cumartesi

Aşiyan 'daki Kuş Yuvası





AŞİYAN MÜZESİ 



Tevfik  Fikret 'in , Rumeli Hisarı'nda, bugün Boğaziçi Üniversitesi güney 

kampüsü içinde yer alan  ' Aşiyan ' yani Kuş Yuvası adını verdiği ,1945  

yılında müzeye çevrilmesiyle 'Aşiyan Müzesi 'ismini almış evidir.

1906 dan 1915 e ,ölümüne dek yaşadığı bu evi ,1940 yılında eşi Nazime 

hanım maddi sıkıntıları sebebiyle  satışa çıkarır . İstanbul Büyükşehir

Belediyesi tarafından satın alınır ve müzeye çevrilir.










Bana Kimsin Diye Sorma Meleğim


Bana kimsin diye sorma meleğim


Pek güzel dinle de izah edeyim

Nam-ı naçizime `Fikret' derler

Şi're de nisbetimi söylerler

Kaldığım varsa da gah ekmeksiz

Kalmadım şimdiye dek mesleksiz

Nur bekler gibi nısf-ı şebde

Bekledim on iki yıl mektebde

Sonra çıktım ne için bilmeyerek

Bu da bir cilve-i baht olsa gerek

Bab-ı Ali'ye müdavimlendim

Ehl-i namus diye mimlendim

Şimdi bir hayli eser sahibiyim
`

Ahmed Ihsan'da musahhih gibiyim

Saye-i lutf-i cihan-banide

Hocayım Mekteb-i  Sultaniye 'de



Dizelerinin sahibi Tevfik Fikret,

Galatasaray Lisesi 'nden mezun ve kendi okulunda edebiyat öğretmenliği 

yapmış, müdür olduğu dönemlerde de öğrencileri tarafından çok sevilmiştir.

Ticaret Mektebi Alisi, Darülfunun ve Robert Kolej  öğretmenlik yaptığı diğer

okullardır.







                                               

Rumeli Hisarı'nın sırtında , Robert Kolej yanında önceden beri çok sevdiği bu 

yer Göksu’nun tam karşısında .Boğazın en güzel bölümündeki

bu 3 katlı ev Tevfik Fikret tarafından tasarlanmış ve  yaptırılmış.

Bir yazarın ilham alabileceği  her şeye sahip olan bu konumdaki evin  neden bu  

kadar dışarıya kapalı olduğunu merak ettim. Leb-i derya manzaraya karşı küçük

pencereler, eni dar bir balkon .

Yemek bölümü  aşağı bodrum katında. Yine küçük bir pencere, dışarıya

bakabilmeniz için iyice pencereye yanaşmanız gerekiyor. Kapı yüksekliklerinin

ve Tevfik Fikret 'in yatak boyunun, bugünün standartlarının altında olduğunu

hesaba katarsak ,yemek bölümünün camından dışarıyı görmesi hayli zahmetli.


Bunları hesaplayamamış olmamalı. Demek ki kişilik özellikleri bize bu soruların

cevabını verecek olan.

Hikmet Dizdaroğlu ,kendisinden şöyle bahseder ;

'Fikret, kişiliğinde iki ayrı niteliği toplamış insandı: bir bakıma bu ikilik, bir

karşıtlık halindeydi: Bir yandan, olasıya adamcıldır, sevdiklerini gerçekten sever,

bir yandan da ürkek ve çekingendir. Gözleri topluma çevrik, kafası bulutların

üstündedir. Yaşamı boyunca birini ötekisiyle bağdaştıramadı, denge kuramadı;

huysuzluğu, tedirginliği, küskünlüğü ' .

Karamsarlığı ve çekingenliği şiirlerine de yansımış olan Fikret 'in kendi özel

tercihidir bu kapalılık.




Eve ulaşabilmek için ,bu merdivenleri çıkmanız gerekiyor. Müze girişi buradan.

Çıkamayacak kişiler için ne yapılabilir diye sordum görevlilere. Yanda bir giriş 

olduğunu ,önceden bilgilendirilme kaydıyla, belli bir noktaya kadar araçla

ulaşılabileceğini söylediler.

Merdivenlerin bitiminde ,başınızı sola çevirince , sizi şu manzara karşılıyor.






Giriş ücreti yok. Bahşiş kutusu gibi bir kutuya galoş takviyesi için ne atarsanız

diyor görevliler. Görevliler demişken, müze hakkında her türlü bilgiyi

verebiliyorlar. Bazı  öğrenci grupları vardı ,onlarla tek tek  ilgilenip ,tanıtım

yaptılar. Böyle kalifiye insanlar tarafından karşılanmak  yakışır Tevfik Fikret ' e

diye düşünüyorum.






Eve giriş kısmı gördüğünüz merdivenleri çıkınca. Girişte ev sahibinin bronz

heykeli var. İçeri girer girmez ise bal mumu heykeli .Sanki oradan bize bakıyor

gibi. İç mekanda fotoğraf çekmek , özel izne tabi olduğunu duyunca çekim

yapamıyorum . İlgi duyanlar için müzenin kendi sayfasında 
   
 www.asiyanmuzesi.com     fotoğraflar var.




 İçeride fotoğraf çekmeye tek izin verilen yer. Tevfik Fikret 'in yatak odasından

manzara çekimi.

Tevfik Fikret 'in penceresinden bakıyorsunuz. Onun penceresinden , kendi bakış

açınızla...

Sol tarafta yatağı var. Vefat ettiği yatak. Başucunda fotoğrafı var ,vefat ettiği

haliyle ,yanına çiçekler konmuş.

Hemen sağda, kareye oğlunun karakalem resmi biraz  girmiş.

Haluk, babasının sağlığında yurt dışına makine mühendisliği eğitimine  gitmiş.

Yanında kaldığı ailenin de etkisiyle ,orada papaz olmuş ve bir daha ülkesine hiç

dönmeden hayatını orada tamamlamış.





Bu da perdeyi aralayınca gözüken manzara ;





Tevfik Fikret , Socrates e olan hayranlığını ifade ettiği yer , bodrum katında

bulunan mutfak penceresidir.  Etrafı taşlarla kaplı bu pencerenin adı 'Socrates'in

Penceresi 'dir. 





Tevfik Fikret'in Robert Kolej'de öğretmenlik yaparken okula kısa yoldan gidip

gelmek için kullandığı köprünün günümüzde ki görünümü.








Müzede ayrıca
  • Abdülhâk Hamit Tarhan, 
  • Şair Nigâr ve
  • Edebiyat-ı Cedide koleksiyonları yer alıyor.



Tevfik Fikret, son günlerinde ;

“Artık ölümün yaklaştığını hissediyorum. Bunun için memnunum. Çünkü hayat

artık bana pek ağır geliyor. İyileşirim diye korkuyorum” diyordu. Şair, “Ölümün

lezzetini katre katre tadıyorum. Bu da benim için bir teselli oluyor” diyerek

sevenlerini üzüyordu. Evlat hasretiyle iyice çöken Tevfik Fikret 19 Ağustos 1915

sabahı şeker komasına girer. Büyük şair, odasındaki cam fanuslu mekanik saat

02.20’yi gösterirken “Artık yıkılıyorum!.. Yavrum.. yavrum!..” diyerek son

nefesini 48 yaşında  verir.

Buradaki 'yavrum' hitabıyla evine seslendiği hakkında çok fazla yorum

okudum.

Eyüp’te gömülür.  Tevfik Fikret vasiyetinde evin bahçesine gömülmek istediğini

özellikle yazmış olmasına rağmen şairin mezarı, ancak 1961’de Aşiyan’a taşınır.



            






Aldığım notları derlemek için bahçedeki ,çok sonraları yapılan verandaya 

giriyorum. Fakat bu notları orada toparlamama izin vermeyen ziyaretçimle

biraz vakit geçirip ayrılıyorum ...












semtin adının Aşiyan konmasına sebep olan  müzenin sokaktan görünümü


*tüm fotoğraflar tarafıma aittir.



kaynakçalar:

turkedebiyati.org

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ,Kültür Daire Başkanlığı



yasemin okutan boyar












2 yorum:

Ben Sedef Hemşire

Ben Sedef Hemşire. 30 yaşındayım.   Bugün iki çocuğumun babası tarafından öldürüleceğimi bilmeden her günkü gibi saat 6.00 da telefo...