23 Ocak 2018 Salı

tüm dünyanın kutsal mabedi Ayasofya






                                           Ayasofya 







Justinyanus , Ayasofya'yı inşa ettirdikten sonra elini havaya kaldırır  ve ‘Ey Süleyman ! Seni geçtim' der.

Justinyanus'un gölgede bırakmak istediği  yer Kudüs'te bulunan Süleyman
Mabedi'dir. 
Bizans İmparatoru Justinyanus , Ayasofya’nın 3. kez aynı yerde yapılışı sırasında
daha görkemli ve gösterişli olması için, kendine bağlı tüm eyaletlere haber
göndererek, en güzel mimari parçaların Ayasofya’da kullanılması için
toplatılmasını emretmiş. Bu yapıda kullanılan sütun
ve mermerler;  Aspendos, Efes, Baalbek, Tarsus gibi Anadolu ve Suriye’deki 
antik şehir kalıntılarından getirilmiş, 5 yıl gibi bir sürede  tamamlanmış.                                
                                                            (532-537)





                         
921 yıl kilise olarak, 481 yıl cami olarak kullanılan Ayasofya,  Mustafa
Kemal Atatürk'ün emri ve Bakanlar Kurulu kararı ile müzeye çevrilmiş ve 1
Şubat 1935'de müze olarak, yerli ve yabancı ziyaretçilere açılmıştır.
Dünyada en çok ziyaret edilen müzelerden biri, Türkiye de ise  en çok ziyaret
edilen müzedir. 


Tramvaydan iner inmez  kendisiyle tekrar karşılaşş olmak bile içimde büyük
bir heyecan oluşturuyor. Belki bu 5. veya 6. kez olacak ama, özel
bir turla ilk kez olacak. Hem de gece. Sessiz bir Ayasofya, daha da gizem
katacak. Gece ışığında fotoğraf çekecek olmam da cabası. Yetmeyecek yine .
Ben  hakkında yazılmış başka kaynakları okuyacağım, yine
kendimde eksikler bulacak ve tekrar geleceğim. Her defasında ilk defa
gidiyormuşum hissiyle başlayacak, sonra yine eksik bulup, tekrar tekrar
geleceğim.  İşte Ayasofya böyle bir yer !





Rehberimiz , Ayasofya haritası önünde  İstanbul'un tabi ki o zamanki ilk  adıyla Byzantion  yıllarından itibaren  başlıyor anlatmaya.




Anlattığı yıllarda Hristiyanlık yok daha. Pagan inancı var.
Ayasofya'nın yapımı sırasında da Pagan inancını koruyanlar var. Bu yüzdendir ki
kilise olarak inşa edilmesine rağmen pek çok pagan sembolleri bulundurur
Ayasofya.
Ezoterik ve hermestik semboller derken,  camiye dönüştürülmesinden sonra da
İslami figürler eklenir.




Ayasofya, tarihi boyunca birçok kez tahribata uğrar, en büyük zararı ise IV. Haçlı Seferi sırasında görür. 1204 yılında şehri ele geçiren şövalyeler, Ayasofya'nın Hıristiyanlık için kutsal olan pek çok değerli eşyasını yağmalar.  Şehir, Haçlıların istilasından ancak 1261 yılında kurtarılabilir.



İstanbul, 29 Mayıs 1453 yılında fethedilince Fatih Sultan Mehmet şehre girer girmez ilk olarak Ayasofya'ya gider ve yapının camiye dönüştürülerek
gerekli onarımının yapılması için talimat verir. 
Onarım esnasında her şeyin orijinal haliyle korunmasını önemle tembihler.
Mozaiklerin üzeri sıvayla kapatılır, bugüne kadar korunabilmiş olmasına da
aslında katkıda bulunulmuş olunur.






Mimar Sinan tarafından yapılan minareler ise aynı zamanda yapıda destekleyici payanda işlevi görmüştür.




   *Bu foto
ğrafı Justinyanus'un eşi imparatoriçe Theodara'nın durduğu yerden, üst balkondan çekiyorum.

Yapıldı
ğı dönemde görkemiyle de herkesi hayrete düşüren yapı, ancak ilahi güçlerin desteğiyle meydana gelebileceği inancını doğurmuş, böylece Orta çağ mistisizminin de bir sembolü olmuştur.





Çeşitli mitler ,öyküler, inançlar üst üste yığılır Ayasofya'da. Böylece
nesilden nesile  pek çok efsane aktarılır.
 Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde ; Hz. Muhammed'in doğduğu gece
meydana gelen büyük zelzeleden sonra kubbesi büyük zarar görür Ayasofya
'nın.  Özetleyerek aktaracağım,
 Hızır  Aleyhisselâm'ın hatırlatması  ile, 300 kadar keşiş ve rahipten
oluşan  kafile görevlendirilir, Mekke ye yollanır.
Sonuç olarak Hz. Peygamberin ağız suyundan, zemzem suyundan
Ve  Mekke'nin temiz toprağından bir miktar alan papazlar İstanbul' a
gelirler.  Ayasofya'nın kubbesinin yıkık bölümünü tamire
başlarlar. Hz. Peygamber'in tükürüğü ile yapılan yer, bir daha zarar
görmez.





Ayasofya’yı ziyaret edenlerin, “Terleyen Sütun” veya 'Ağlayan Sütun ' denilen sütunda var olan deliğe başparmaklarını koyarak çevirdiklerini ve dilek dilediklerini, bu sütunun neden terlediğiyle ilgili Bizans ve Osmanlı döneminde anlatılan şu efsaneler yer alır ;
“Ayasofya yaptırılırken Aziz Georgios diye önemli bir Hristiyan azizi vardır. Bu aziz insanların hastalıklarına elleriyle derman olmaktadır. Ayasofya’nın yapımı bittikten sonra bu aziz Ayasofya’ya gelen insanlara yardımcı olmak maksadıyla iyileştirici güçlerini terleyen sütuna aktarmıştır. O günden sonra bu sütuna değen bütün hastalar şifa bulmuşlardır.'






                                                  Hadi o zaman, şifa niyetine...


Ayasofya'nın orta kıble kapısı üzerinde bir tabut var. Sarı pirinçten yapılmış bu
tabutta kraliçe Sofya yatıyormuş ve "Bu tabuta sakın dokunmayın" denirmiş
Çünkü tabuta el sürülürse büyük bir gürültü başlıyor ve tüm bina sallanmaya
başlıyormuş (buna günümüzde inanan kalmış mıdır acaba?).






Büyük kıble kapısının kanatlarının Nuh'un gemisinin tahtalarından yapıldığı bir
diğer inanç. Eskiden deniz seferine çıkılmadan önce yolcular bu kapıya gelir,  
dua eder ve Hz. Nuh'tan yardım dilermiş.
Bunun gibi daha birçok efsaneye konu olmuştur Ayasofya.



Ayasofya'nın me
şhur kedisi Gli'den bahsetmeden olmaz. Sanki müzenin sahibi
gibi bizi takip etmeyi hiç bırakmadı. Başlangıçtaki meraklı kedilerin hepsi belli bir süre sonra gitti. Fakat Gli, fotoğrafını çekeceğim yere gidip, poz bile verdi.
Gli de bir Ayasofya efsanesi olmaya aday bence. İlginç özellikleri var gerçekten.




İmparatorların giriş yaptığı kapı. Kapının üzerindeki tapınak sembolü, Kudüs
'teki  tapınağın ta kendisidir. Ancak bu kez Süleyman'ın  Mabedi
değil, Justinyanus'un mabedi Ayasofya dünyanın en kutsal tapınağı haline
gelmiştir.









Vaftizhane'nin olduğu avlu

Fetihten sonra Ayasofya'nın kandil yağları deposu olarak kullanılmış, daha sonra
Sultan I. Mustafa'nın (Deli Mustafa),1639'da aniden ölmesiyle türbeye çevrilmiş,
1648 yılında vefat eden Sultan İbrahim de (Deli İbrahim) buraya
defnedilmiştir . 
(Türbe içerisinde Sultan I. Mustafa, Sultan İbrahim, Sultan I. Ahmed'in kızları,
Sultan IV. Murad'ın kızı Kaya Sultan, Sultan II. Ahmed'in şehzadeleri, kızları ile
bazı hanedan mensupları gömülü olup, toplam 19 sanduka bulunmaktadır).






                                                                  Güzel Kapı 
                                                               

M.Ö.  2. yüzyıla ait Tarsus'taki  Helenistik Dönem tapınağının orijinal bronz
kapısı İmparator Theophilos (829-842) tarafından getirtilmiştir.




Kompozisyonun ortasında kucağında Çocuk Hz. İsa ile ayakta duran Hz. Meryem


tasvir edilmiştir. İmparatorun baş kısmını çevreleyen yazıda "Romalıların


Hükümdarı Porphyrogennetos Komnenos" (porfir salonda doğan) ibaresi yazılı


olup, bu ifade İmparatorun, babasının saltanatı sırasında dünyaya geldiğini


belirten bir soyluluk işaretidir. İmparatoriçenin başının etrafında ise "Dindar


Augusta Eirene" yazılıdır





Mozaik pano 12. yüzyıla tarihlenmektedir.








Mermer Küp







Yapının içerisinde yan neflerde yer alan iki adet yekpare mermerden yapılmış
küpler, Hellenistik Döneme (MÖ. 330- 30) ait olup, Bergama antik şehrinden
getirilmiştir. Sultan III Murad Döneminde (1574- 1595) Ayasofya'ya getirilen ve
ortalama 1250 litre sıvı alabilen bu küplerden, cami döneminde, kandillerde ve
bayram namazlarında şerbet dağıtılmaktaydı. Diğer günlerde içerisinde su
bulunan küplerin alt kısımlarında bu sebeple musluklar yer almaktadır.






            Yaklaşık 1500 yıldır ayakta duran, pek çok inanışa , imparatora, Osmanlı 'ya ,kaşife ,keşişe, Atatürk 'e,  dünyanın devlet adamlarına, dünya sanatçılarına,... kapılarını açmış olan içerisinde Viking yazıları bile olan  bir şaheseri anlatmaya sayfalar yetmez.

Hat levhaları, mahfililer, mozaikler, çiniler, türbeler,... her biri ba
şka bir başlık altında yeni bir yazıya ilham verir.
      
Bunlar yerin üzerinde görünenler ,bildiklerimiz...Daha Ayasofya 'nın altında başka sırlar var. Asıl heyecanlı kısım belki de orada ; Ayasofya 'nın  derinliklerinde !



                                                 


Ayasofya 'da olmanın, hatta bir kaç dakika da olsa salonda tek başına
kalabilmiş olmanın keyfiyle ve kendime yeni kattıklarımla gece boyunca bize eşlik eden, candan müze görevlilerine ve tabi yanımdan ayrılmayan Gli'ye teşekkür ediyorum.
         
En büyük minnet ve teşekkür Fatih Sultan Mehmet'e... Bu haklı gururu
bize  yaşattığı için...

                         *yazımdaki tüm fotoğraflar tarafıma aittir*
                   
                                 yasemin okutan boyar


kaynakça :
*Ayasofya Müze
*Evliya Çelebi Seyahatname
*Ayasofya'nın Gizli tarihi - Pelin Çift, Erhan Altunay  (bana en büyük ilhamı vermiştir )
*sabah.com






















                         









































                                    
                                       





                                             













4 yorum:

Ben Sedef Hemşire

Ben Sedef Hemşire. 30 yaşındayım.   Bugün iki çocuğumun babası tarafından öldürüleceğimi bilmeden her günkü gibi saat 6.00 da telefo...